top of page

GIS: Medeniyet Yolunda Coğrafi Bilgi ile Başlayan Yeni Serüvenin adı...*

Güncelleme tarihi: 16 Nis 2021

*  I. TMMOB HKMO Coğrafi Bilgi Sistemleri Kongresi (30 Ekim 2007) - Yürütme Kurulu Başkanı Prof Dr Tahsin Yomralıoğlu'nun açılış konuşmasının tam metni...

Bilindiği üzere, insanoğlu var olduğu günden itibaren hep daha iyiye erişme arzusu içinde olmuş ve bu süreçte de sürekli kendini geliştirmiştir. Bu arayış sürecinde, özlemlerine kavuşabilmek adına, zaman zaman bilinçli, zaman zaman da kendi iradesi dışında, medeniyet yolculuğunun kaderini etkileyecek gelişmelere ve olaylara neden olmuştur. Tarım toplumu ile başlayan bu medeniyet yolculuğu, sanayi toplumlarını ve ardından da bilgi toplumlarını yaratmıştır. Tüm bu süreçlerin tetikleyicisi ve ortak olgusu esasen hep “akıl” olmuştur.


Ünlü düşünür Aristo’ya göre Akıl; düşünce, algılama ve isteklerin birleşiminde, bilincin ve zekânın kolektif bir halidir. Yine Aristo’ya göre, dünya sadece akılla kavranılamaz, mutlaka “bilgi” de gerekir. Bir diğer ünlü filozof Farabi ise, “Etkin Akıldan” söz ederek, dünya’da iyi, doğru ve güzel’e, ancak felsefe, bilim ve sanatla üretilebilen “Etkin Bilgi” ile ulaşılabileceğini vurgulamıştır. Hemen hemen bütün filozoflar, aklın kendiliğinden bilgi üretmede yetersiz kaldığını ileri sürerek, onun dışında “ontik” niteliğe sahip nesnel olgulardan da söz etmişlerdir.

“Bilgi”, antik çağdan günümüze kadar insanlık için hep önemli olmuştur. İnsanoğlu iletişim ve öğrenme özlemi taşıdığı için daima bilgiye ihtiyaç duymuş ve bilgiyi bir gelişme aracı olarak kullanmıştır. Başlangıçta işaret ve sembollerle ifade edilmeye çalışılan bilgi, sadece bireylerin değil, toplumların da gelişmelerini doğrudan etkilemiş ve çağımızın “Bilgi Çağı” olarak anılmasına neden olmuştur.

Bugün dünyada bütün toplum, örgüt ve insanlar kadar, her bilimsel disiplini de etkisi altına alan bir devrim bize meydan okumaktadır. “Bilgi Çağı” olarak tanımlanan bu süreçten en çok etkilenecek olan toplumlar, elbette bu fırsatı kaçıran ülkeler olacaktır. Unutmayalım ki bilgi çağının etkileri, teknik olmaktan ziyade, daha çok toplumların sosyal, kültürel ve ekonomik yaşamlarında görülecektir. Nitekim bugün bilginin gücü açık bir biçimde de ortadadır. Bilgiyi etkin kullanan toplumların çok daha hızlı ve dinamik bir gelişme göstermeleri yanında, yine bu toplum bireylerinin çağdaş hizmetlerden en üst düzeyde yararlandıkları bir gerçektir.

Özellikle toplumsal gereksinimlerin etkin bir biçimde karşılanabilmesi için mutlaka güçlü bir karar-destek mekanizmasına ihtiyaç olduğu artık herkesçe kabul görmüştür. Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunamayacağından, her türlü yönetsel karar için, hiç kuşkusuz, öncelikle doğru ve sağlıklı bilgi gerekmektedir.

Bugün yeryüzünde birçok farklı kaynaktan, çok çeşitli bilgiler üretilmektedir. Yeryüzünde üretilen bu bilgiler yanında, uydularla elde edilen bilgilerin de miktarı her geçen gün artmaktadır. Araştırmalar ve istatistiklere göre her yıl toplanan bilgiler bir önceki yıla oranla en az iki kat artmaktadır. Bu nedenle çevremizde yoğun bir bilgi birikimi ile karşılaşmaktayız. Sürekli artan bilgi hacmi ve yoğunluğu, bilgi trafiğinin karmaşık bir hal almasına neden olduğu için, bu bilgilerin de mutlaka organize bir biçimde yönetilmesi zorunlu hale gelmiştir. İşte bu gereksinim bilgi teknolojisindeki gelişmelerle birlikte “Bilgi Sistemleri” kavramını gündeme getirmiştir. Dolayısıyla, bilgi sistemlerinin geniş ilgi alanlarının daha özele indirgenmesi amacıyla, “konumsal” ve “konumsal-olmayan” sistemler olarak sınıflandırılması mümkündür. Bu ayrımda en belirleyici unsur elbette “konum” dur. Bildiğiniz gibi konum, uzayda bir detayın veya bir olayın pozisyonu yani “Nerede?” sorusunun geometrik anlamdaki net yanıtıdır. Hal böyle olunca, yeryüzündeki detayların öncelikle “yer” bağlantılı bilgilerine, ardından bu konumu pekiştiren, Ne? Neden? Niçin ve Nasıl? gibi öz nitelik bilgilerine gereksinim duyulmaktadır. Esasen bu bilgiler çok kısıtlı olsa da geleneksel tarzda tematik “harita”larla kullanıma sunulmuştur. Ancak alışılmış yapısıyla klasik haritalar, bugünkü kullanıcı ihtiyaçlarını karşılayamaz hale gelmiştir. Dolayısıyla haritaların daha dinamik, her yönüyle okunabilen, güncel veriyi barındıran ve sunan yapıda olması gerekiyordu. İşte bu noktada “bilgi teknolojisi” devreye girmektedir. Dünya’da 2000’li yıllara gelindiğinde, insanlık tarihinde akıllara durgunluk veren bir teknolojik gelişme, benzeri görülmemiş yeniliklerle toplumların hayatını etkilemiştir. Bu yeni gelişmelerin temelinde “bilgi-işlem” yani “bilgi teknolojisi” yatıyordu. Bu teknolojiye dayalı olarak şekillenmeye başlayan bilgi toplumunun itici güçleri, “bilgi” ve bilgiyi işleyen “bilgisayarlar” olmuştur. Nasıl ki sanayi toplumuna geçişte motor işlevini buharlı makineler üstlenmiş ise; bilgi toplumuna geçişte de bu görevi bilgisayarlar üstlenmiştir. Ve bugün, bilgisayar günlük yaşamın bir parçası haline gelmiştir. Yine bugün dünyanın dört bir yanında 6,5 milyar insanın önemli bir kesimi bilgisayar ile tanışmakta ve yüzleri bilgisayar ekranı ile aydınlanmaktadır. Aynı zamanda, ekranlarını haritalara da açan bilgisayarlar, bilgi yönetimine de yeni bir anlayış getirmiştir. Özde konuma bağlı harita bilgilerinden ölçek ve sınır gibi statik yaklaşımlar kaldırılarak, yerine daha güncel, daha hızlı ve daha zengin içerikli özgür iradeli dinamik haritalar kullanılmaya başlanmıştır. Böylece çağlar boyunca güçlü bir iletişim aracı olan haritaların derinliklerine daha da inilerek taşıdıkları gizemli bilgiler artık sınırsız hale getirilmiştir. Sonuçta bilinmeyenler bilinir kılınmış ve saydamlaşmıştır. Esasında bu eylemler “kapalı toplumdan” “açık topluma” geçişin de öncüsü olmuştur. İşte bugün, harita bilgilerinin bilgi teknolojisi ile tanışıp bütünleşmesi, “Coğrafi Bilgi Sistemleri” adı altında, yeni bir bilgi yönetim kavramı olarak karşımıza çıkmıştır. “Yer” referanslı bilgileri toplayan, depolayan, işleyen ve sunan sistemler olarak adlandırılan coğrafi bilgi sistemleri, kısaca CBS, günümüzde tüm insanlığın hizmetinde olan güçlü bir teknolojik karar-destek aracıdır. Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS)’nin kavramsal anlamda ilk ortaya çıkışı, Geographical Information Systems (GIS) adıyla, ilk kez 1963 yılında Roger Tomlinson’ın Kanada CBS Projesiyle olmuştur. Yine 1966 yılında Harvard Üniversitesinde Prof Carl Steinitz ve ekibi tarafından gerçekleştirilen ilk CBS amaçlı yazılımlar, CBS’nin ilk teorik ürünleri olarak bilinir. Ülkemizde ise CBS’nin geçmişi 1990’lı yıllara dayanır. İlk olarak Harita Genel Komutanlığı ülkeye ait 5547 adet 1/25 bin ölçekli haritaları sayısallaştırılıp CBS ortamına aktarmış ve böylece, ilk “Çok Ürünlü Coğrafi Veri Tabanı Projesi”ni başlatmıştır. Yine 1990 yılında Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü, “Tapu Kadastro Bilgi Sistemi Çerçeve Projesi” ile öngörülen hedefler doğrultusunda teşkilatlarında otomasyona geçiş çalışmalarını başlatmıştır. Bununla birlikte üniversitelerimizde başta Jeodezi ve Fotogrametri Mühendisliği Bölümleri olmak üzere, jeoloji, inşaat, orman, bölge ve şehir planlama gibi bölümleri lisans ve lisansüstü programlarında CBS eğitim-öğretimine yer vermeye başlamıştır. Ülkemizde CBS konusundaki ilk düzenli organizasyon, 1994 yılında KTÜ Jeodezi ve Fotogrametri Mühendisliği Bölümü tarafından yine Trabzon’da düzenlenmiş olan “I.Ulusal Coğrafi Bilgi Sistemleri Sempozyumu”dur. Bugün, tam 13 yıl sonra, o sempozyumda bulunmuş bazı CBS dostlarımızı tekrar burada görüyor olmanın bahtiyarlığını yaşadığımı belirtmek isterim. Ardından 1996 yılında YTÜ, İTÜ ve Boğaziçi Üniversitelerince ortaklaşa düzenlenen CBS sempozyumu ve TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası tarafından değişik kentlerde düzenlenen “Kent Bilgi Sistemi” panelleri, 1999 yılında, KTÜ’de düzenlenen “I.Ulusal Yerel Yönetimlerde Kent Bilgi Sistemi Uygulamaları” Sempozyumu, 2002 yılında TMMOB adına HKMO’ca yapılan uluslar arası sempozyum ve özel firmalarca düzenlenen tanıtım toplantıları ülkemizin ilkleri arasındadır.

CBS’nin sağladığı avantajlar başta konumsal bilgiyle uğraşan tüm kesimlerce çok kısa sürede büyük kabul görmüş ve bunun sonucunda da CBS dünyada kendine önemli sanayi ve ticaret alanları bulmuştur. Bugün CBS konusunda birçok özel ve kamu kurum-kuruluşu bu pazarda kendine pay sağlamaya çalışmaktadır. Dünyada CBS milyar dolarlar düzeyinde bir pazara sahip iken; bilgisayar ve benzeri yan teknolojik ürünler ve kamu yatırımlarıyla birlikte çok daha büyük rakamlardan söz edilir olmuştur.

Bilhassa kamu kurumlarının, sahip oldukları veri ve bilgileri artık denetleyemez hale geldiklerinden, CBS’yi bir kurtarıcı araç gibi görmeleri, CBS’nin sonuçlarının geri dönüşümü ve katma değer kazanımları dikkate alındığında CBS’nin gücü çok daha belirgin bir hal almaktadır.

Özellikle belirtmek gerekir ki, uzun yıllardan beri anlatmaya çalıştığımız CBS, bugün “Google Earth” gibi internet uygulamalarıyla daha kısa sürede toplumun her kesimince çok daha iyi anlaşılmış ve günlük yaşantımızın bir vazgeçilmezi haline gelmiştir. Mobil sistemlerindeki hızlı gelişmeyle birlikte CBS’nin çok yakın zamanda insanlık için bir tutku olacağını daha şimdiden görmekteyiz.

Peki nedir CBS’yi bu denli önemli kılan? Çünkü CBS, üzerinde yaşadığımız dünyayı bir mikroçipe sığdıracak kadar güçlü ve bilgileri paylaştırarak çoğaltacak kadar da hünerlidir. Bugün CBS ile, insanlığın zaman ve mekân matrisi değişerek, ülkeler, kentler, detaylar ve olaylar artık bilgisayara sığar hale gelmiştir.

Coğrafi bilgi sistemleri, toplumların sosyo-kültürel gelişimlerini izleyerek gerekli fiziksel planlama çalışmalarının yönlendirilmesine, yerleşim alanlarının, alt ve üst yapı tesislerinin bakım-onarım ve yenilenmesine, imar-kadastro-insan-toprak ilişkilerinin kurulmasına, ulaşım-nüfus-güvenlik-sağlık ve benzeri birçok analizin yapılmasına çağdaş bir yönetim anlayışı kazandırmıştır.

Tüm bu faaliyetler, esasen yöneticilerin ve yönetimlerin en temel işlevleri arasındadır. Eğer kaynaklarımızı, toplum yararına daha rasyonel düzeyde kullanmak ve yarınlar adına korumak istiyorsak, üzerinde yaşadığımız dünyayı modellemek zorundayız. Bunun için öncelikle doğayı iyi algılamak zorundayız. Çünkü doğa tarihin en mükemmel tasarımcısı ve sanatçısıdır. Unutmayalım ki, sadece doğayı ölçüp biçtikçe onu daha iyi tanıyabilir ve yönetebiliriz. Aksi halde, küresel felaketlere teslim olup, kolayca doğaya yenik düşeriz.

Acı hatıraları unutmamak gerekir. Ulusça yaşanan 17 Ağustos 1999 depreminin ardından, hatırlarsanız kentlerimizin yapılanması tüm kesimlerce daha da yüksek sesle ve hassasiyetle sorgulanmaya başlanmıştır. Özellikle kentlerimiz için gerekli önlemlerin neden zamanında alınmadığı, gerekli müdahalelerin neden anında yapılamadığı, hepsinden önemlisi de neden insanların bu çağda böylesi felaketlere hazırlıksız yakalandığı, şeklindeki birçok soruyla karşı karşıya kalınmıştır. Bu sorular sadece ülkemizdeki deprem bölgeleri için değil, aynı zamanda diğer tüm alanlar için de geçerlidir.

Aslında yaşanan bu büyük felaket, ülkemiz için ne ilk ne de sondu. Çünkü ülkemizde ve kentlerimizde yaşanan çevre tahribatı, su baskınları, bina çökmeleri, arazi talanları, plansız ve kontrolsüz büyüyen sağlıksız kentler ve sonuçta ortaya çıkan çarpık kentleşme örnekleri, toplumca her gün yaşadığımız felaketlerdi. Bunların yanı sıra, afet yönetimi, trafik kazaları, ulaşım, nüfus, adres, vergi vb denetimlerindeki klasik yönetim yaklaşımları, ne yazık ki tüm bu sorunları bugün hala mevcut kılmaktadır. Bugün ülke olarak, gerek ulusal ve gerekse yerel bazda var olan envanter ve istatistiki bilgilerimizin çok da sağlıklı olduğu söylenemez. Rakamlar ve kaynaklar güven vermemektedir. Sonuçta ne acıdır ki kayıt dışı ekonomi, yaşanabilir çevre, temiz toplum ve dürüst insan gibi yakıştırmalarla yüzleşmekteyiz.

Coğrafi bilgi sistemleri, potansiyel bir bilgi yönetim sistemi olarak düşünüldüğünde, kurumlar adına değişik uygulama senaryoları üretmek çok kolaydır. İlk heyecanla, akla gelen sanki tüm ihtiyaçları karşılayan bir ütopyanın kurulması hayal edilebilir. Esasen gerçekte böylesi bir sistem mevcut değildir. Bu yüzden teknolojinin ve mevcut kaynakların sınırlı olanakları göz ardı edilmemelidir. Herhangi bir coğrafi bilgi sisteminin oluşturulması hiçbir zaman tek başına teknolojik donanımlara sahip olunması anlamına gelmemelidir. Öncelikle var olan sistemin geleneksel de olsa kendi içerisinde düzenli bir şekilde işliyor olması ve ihtiyaçların belirgin olması gerekmektedir. Ancak, hâlihazırdaki klasik sistemin daha hızlı ve sağlıklı işleyebilmesi için elbette bilgi teknolojinin mevcut sisteme adaptasyonu düşünülmelidir. Unutmayalım ki, CBS’nin teknik problemleri bir şekilde çözüme kavuşturulur, ancak yönetsel problemlerin çözümü oldukça zordur.

CBS tabanlı bilgi sitemlerinin bir kurumda başarılı olabilmesi için; idari sistem, mevcut teknoloji, bilgi kaynakları, örgütsel yapılanma, personel, bütçe kaynakları ve iş uyumunda bütünlük sağlanması gerekir. Dolayısıyla, sistem stratejisinin, ütopyadan uzak, dikkatli bir biçimde çok yönlü planlanması gerekir. İyi tasarlanmamış bir strateji ile, CBS kurmaya kalkışmak, personel yönetiminde, bütçe kullanımında, zaman ve hepsinden önemlisi de sisteme olan güvenilirlikte bir felakete neden olabilir. Bu anlamda ülkemizde başta kamu kurum ve kuruluş yetkilileri olmak üzere, özel sektör temsilcilerimize de büyük görevler düşmektedir. Unutmayalım ki bu anlamda Türkiye olarak kendi markamızı yaratamazsak sadece teknoloji satın alan bir ülke konumundan ileriye gidemeyiz.

Bugün ülkemizde eğitimden, uygulamaya; tasarımdan yatırıma; veriden bilgiye kadar birçok alanda maalesef bir “CBS KAOSU”nun yaşandığını gözlemlemekteyiz. Elbette CBS’nin cazibesi herkesi etkilemiş olabilir, ancak sağlıksız gelişmeler ve bugünün sunulan çözümleri yarının sorunları olabilir. Bu nedenle öncelikle bilgi toplumu olma adına, onun önemli bir bileşeni olan coğrafi bilgi sistemlerinin sahiplenilmesi gerekmektedir. “Ulusal CBS Politikaları”nın geliştirilmesi ve CBS’nin Kurumsallaştırılması bir zorunluluk haline gelmiştir. Tüm bu sorumlulukların salt bir kamu kurumuyla çözülmesi elbette beklenemez. Ancak öz görevleri yanında, çağdaş yönetim tarzına uygun, yetki sahibi, Ar-Ge niteliğine de haiz bir “Ulusal Coğrafi Bilgi Sistemleri Enstitüsü” ülkemiz için artık bir ihtiyaçtır.

Bilgi toplumu olma yolunda, ülke kalkınmasında zorunlu bir altyapı gereksinimi haline gelen coğrafi bilgi teknolojisinden en üst düzeyde yararlanabilmek için, hiç kuşkusuz CBS bilincinin yaygınlaştırılması gerekmektedir. CBS’deki gelişmeler sadece teknolojik değişimlere bağlı olmayıp, yapısal anlamda da bütüncül bir değişimi zorunlu kılmaktadır. Bilhassa kalkınma sürecinde doğru politikaların üretilebilmesi, bireylerin çağdaş ve kaliteli hizmet istemleri, internet baskısı, artık toplumları CBS için yeni yapısal sistemler geliştirmeye zorlamaktadır.

Bugün burada, CBS’2007 kongresiyle, CBS’nin kurumsallaşması adına önemli adımlardan birini atmaktayız. Bugüne kadar ülkemizin değişik mekânlarında tamamen gönüllülük esasına dayalı birçok CBS toplantısı yapılmıştır. Ancak bunlar ne yazık ki sürekli olamamıştır. Ülkemizdeki CBS gelişmelerinin en azından düzenli toplantılar ile gündeme taşınması ve sorunların bilgilendirme adına tartışılıyor olması gerekiyor idi.

İşte bu anlamda, Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası Trabzon Şubesi olarak, böylesi bir toplantının gerçekleşmesi için yaptığımız teklif, Genel Merkez Yönetim Kurulumuzca, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Yönetim Kuruluna taşınmıştır. TMMOB, 01.08.2006 gün ve 1493 sayılı onayı ile, CBS Kongresini düzenli kongreler kapsamına alarak, bundan böyle her iki yılda bir, Harita ve Kadastro Mühendisleri Odasınca ulusal düzeyde bu etkinliğin düzenlenmesini kararlaştırmıştır. Bu karar, CBS’nin sahipsiz kalmaması adına bizleri çok mutlu etmiştir. Bu nedenle, bu tarihi kararda imzası olan, TMMOB tüm yönetim kurulu üyelerine huzurlarınızda teşekkürlerimizi sunmak istiyorum.

TMMOB CBS’2007 Kongresi, “paylaşılmayan bilgi verimli değildir” düşüncesiyle ülkemizdeki farklı meslek disiplinlerini CBS’nin doğal çatısı altında bir araya getirerek, başta CBS’nin en temel bileşenleri olan veri, yazılım, donanım, yöntem ve insan kaynakları olmak üzere, CBS’nin tüm yönleriyle ulusal düzeyde ele alınarak tartışılmasını amaçlamıştır.

“Dünya” tek ortak yaşam alanımız ve ortak coğrafyamız ise; bu coğrafya üzerinde var olan “veriler” ve üretilen “bilgiler”, paylaşılabilir, yani “ortak” olduğu sürece değerli olacaktır. Bu nedenle kongre sloganımız bütünleşme çağrısı yaparak, “Ortak Veri, Ortak Bilgi, Ortak Dünya...” olarak belirlenmiştir.

CBS’2007 Kongresi katılımcıları, çalışma alanlarında CBS’ye ilgi duyan farklı meslek disiplinlerinden mühendis, mimar, şehir ve bölge plancısı, bilim insanları ve uzmanların temsil ettiği; kamu kurum ve kuruluşları, merkezi ve yerel yönetimler, üniversiteler, eğitim birimleri, meslek kuruluşları, sivil toplum temsilcileri ve özel sektör kuruluşlarından oluşmaktadır. Şu ana kadar kongremizin resmi kayıtlı delege sayısı 1000’i aşmış durumdadır. Bunların önemli bir çoğunluğunu kamu kurumları, yerel yönetimler ve üniversiteler oluşturmaktadır. Yurdumuzun dört bir köşesinden ve yurt dışından gelen siz değerli konuklar ile, bu denli geniş bir katılımın sağlanmış olması, elbette CBS’2007 kongresini çok daha coşkulu ve anlamlı kılmıştır. CBS’ye karşı duyulan bu özlem ve bu ilgi, var olan heyecanımızı daha da artırmıştır.

Prof. Dr. Tahsin YOMRALIOĞLU TMMOB I. Coğrafi Bilgi Sistemleri Kongresi’2007 Yürütme Kurulu Başkanı







110 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page